23 Şubat 2012 Perşembe

İSLAM TAHRİF ÇALIŞMALARI ve SUUD HANEDANI







Bu başlıkta vahhabiliği resmi mezhep olarak kabul eden suudi arabistanın kurucusu ve halen yöneticisi olan suud hanedanı ile ilgili bilinmeyenlere değinicem. İddialara yer vericem ve bu iddiaların ne kadar gerçeği yansıttığını anlatıcam. Vahhabiliği nasıl uyguladıklarına, vahhabiliğin ne kadar islami olduuna ışık tutmaya çalışıcam. Pazılımızın ikinci parçasını da elimize alalım ve başlayalım.


İddialardan en mühim olanı suud ailesi ve abdulvahhabın etnik kökenleri ile ilgili olanı. Özellikle suud ailesinin etnik kökeni ile ilgili pek çok araştırma yapıldı. 1970lerde nasır el-said, "tarih-i al-i suud" yani suud ailesinin tarihi adlı bir kitap yazdı. Ama yazar, kitap basılıp daıtıldıktan hemen sonra suikaste uğradı ve hayatını kaybetti. Bu yazarın ölmesi kime menfaat sağlar? Ya da neden öldürülmesi gerekir?




Suud ailesinin kökeni hakkında daha önceden de araştırmalar yapıp, yahudi soyundan geldiini yazmaya nietlenen bazı biografi yazarları, ya rüşvetle satın alındılar, ya da ölümle tehdit edilerek susturuldular. Günümüze ulaşan en eski eser ise osmanlı amirallerinden eyüp sabri paşanın 1888de yazdığı "mirat-ül haremeyn" isimli kitaptır. Bu kitabında, paşa, arap yarımadasında hakim hale gelen vahhabiliğin tarihçesine değinir. Arap yarımadasında bulunduğu dönem, vahhabiliğin kurucusu abdulvahhab ve onu destekleyen suud ailesinin dönme yahudilerden olduunu öğrenip, osmanlı sarayına da bildirdiği söylenir.


Nasır el-saidin kitabında, bazı belgelerle, suud hanedanının ve abdulvahhab soyunun kripto yahudi olduğu iddia edilior, ayrıca 1040 sayfalık eserde hanedan mensupları tek tek incelenior ve ahlaki bozukluklarına da yer verilior.  Sadece iddia ile de kalmıor, belgeler sunuluor. 1943de krallık kütüphanesi müdürüne yüksek miktarda para verilerek, hanedan ve abdulvahhab soyları, peygamber soyuna dayandırılıor bir başka iddiaya göre. Bu iddiaya başka pek çok kaynak da yer verior.


Vahhabiliğin kurucusu abdulvahhab ve destekleyicisi suud ailesinin kripto yahudi ya da sabetaycı olduğu ile ilgili istihbarat belgeleri, sadece yazılan biyografi kitapları ile de sınırlı kalmamış. Irakda, 2002 senesinde saddam yönetimi sırasında, ırak istihbaratı "vahhabilik tehlikesi ve kökeni" başlıklı bir rapor hazırladı. Saddam rejimi yıkıldıktan sonra, abd savunma bakanlığı bu raporu ele geçirdi ve ingilizceye çevirerek 2008de yayınladı. Rapora göre abdulvahhabın dedesi bursadaki sabetaycılardan. Suud ailesinin büyük dedeleri ibn suudun büyük dedesi ise moshe isimli yahudi bir tüccar.


Nasır el-saidin kitabında, suud hanedanının ve abdulvahhabın yahudi kökeninin hikayesi uzunca anlatılıor. Tarihçi prof. dr. mutafa turan da, sabetaycılar ile ilgili yaptığı araştırmada, suud hanedanının ve abdulvahhabın kökenini sabetaycılara dayandırıor. Dr ahmet susanın kaleme aldığı "tarihte araplar ve yahudiler" isimli kitap, suud hanedanının etnik kökeninin yahudi olduğunu belirten başka bir kitap.




1960 senesinde ise kahirede yayın yapan "savl el arap" radyolsu ile yemende yayın yapan sana radyoları da suud ailesinin kripto yahudi olduunu iddia ettiler. O dönem başta bulunan kral faysal, iddiaları yalanlamadı.  Hatta 17 eylül 1969da washington posta verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı:


" Biz Suudi hanedanının yahudi akrabaları vardır. Yahudilere karşı husumet besleyen arap ve islam otoriteleri ile aynı noktada deiliz. Bizim ülkemiz yahudiliğin ilk kaynağı olup, yeryüzüne dağıldığı yerdir. "


Şimdi bazıları şunu diebilir: "E nolmuş etnik kökenleri yahudi ya da dönme ise, önemli olan müslüman gibi yaşamaları ve islamiyeti devam ettirmeleri. " Kazın ayağı öyle deil maalesef. Bu adamlar halka bir sürü kısıtlama getirirken, kendileri de o kısıtlamalar doğrultusunda yaşayan insanlar deiller. 




Resimdeki suud prenslerinden saud abdulaziz bin nasser al saud. Bu prens aynı zamanda gay. Yanındaki de yardımcısı. 




Bu resimde ise, aynı prens yardımcısını öldüresiye dövüor. Yardımcı kurtulamamış. Prensin o esnada oldukça alkollü olduğu, şampanya ve sex on the beach kokteyli ile zom olduğu kayıtlara geçmiş. Olayın vuku bulduğu yer londra. Lüks playboy hayatı yaşaması ile ünlenen ve lüks peluş otel odalarında gizlice gay escortlarla eğlenen prens, londra mahkemesi tarafından müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 


Hadi dielim ki prens aykırı çıkmış aileye. Şu an baştaki kral abdullah ile ilgili ifşaatlara da bakmak gerek o zaman:






Son dönemlerde yayınladığı raporlarla gündeme oturan wikileaks, kralın cinsel yaşamını ve gerçek yaşını da ifşa etmiş. Kral bilinenden 10 yaş daha büyük, yani 95 yaşında. Bir başka wikileaks raporunda ise bir suud prensinin alkol, uyuşturucu ve fahişeler eşliğinde ciddede bir cadılar bayramı partisi verdiği, detayları ile anlatılıor.


Fasta çıkan al-alam isimli gazete ise bir başka suud skandalına yer vermiş. Habere göre kadınlar umre ziyareti kılıfı ile suudi arabistana getiriliorlar ve bu kadınlara fahişelik yaptırılıor. Bu hanedanın islamla asla bağdaşmayan skandal boyutundaki haberleri saymakla bitmeyecek kadar çok. Eşcinsellikten çocuk istismarına kadar her türlü sapıklığa açıklar haberlere göre.


Bu resimde ise  kral fahd görülüor. Gençlik yıllarından kalma bir haberin resminde bir fahişe ile yakalanan fahdın tepkisi, objektiflere böle yansımış. Ayrıca mk ultra kurbanlarından cathy o'brienın yazdığı "baykuş imparatorluğu" isimli kitapta, o'brien, kitabının bir bölümünde kral fahda verdiği cinsel hizmetlerden bahsedior ve fahdın, bushun elinde bir kukla olduunu belirtior. 



                                                                                                                                                                                                    
                                


Videoda suud ailesinin saraylarından biri görülüor. Dili ingilizce, kısaca özetliim anlatılanı. Özellikle 4.30dan sonrasına bakarsanız, saray personelinin bayanlardan oluştuğunu görürsünüz. Hatta videoyu youtubea koyan kişi bir de yorum yapmış: " erkek kıtlığı yaşıor ülke heralde" die. Çalışan bayanların hiçbirisi kapalı bayanlar da deil. Bu araplar deilmiydi batı dünyasına müslüman kadını çarşaflı die tanıtan? Bu araplar deil mi sokağa başı açık bayan çıkarmayan? Başka enterasanlıklar da var tabi, mesela haremlik selamlık uygulamasını hala devam ettiren bu ülkenin kraliyet ailesi, kendi saraylarında böle bir uygulama yapmıormuş. Ayrıca prensin uçağının co-pilotu da bir bayan ve ülkedeki tek bayan pilotmuş. Röportajı yapan yabancı gazeteci prensle de görüşüor ve dile getirior beklemediği saray tablosunu, prens ise normal olan budur die değerlendirme yapıor.  Kadınlara 2. sınıf insan muamelesi yapan bu ülkenin yöneticileri baya çağdaş düşünceli die düşünürdüm ama aynı yöneticiler, okullarda kızlara beden eğitimi dersini hala serbest bırakmamakta da ısrarcılar. Kadınlar hala siyah çarşaf giymeden dışarı çıkamıorlar, yüzlerini göstermeleri de hala yasak, sadece gözleri görünebilir ama islamiyette peçe takmanın yeri yok.






Özel yaşamlarında islamdan oldukça uzak bir tablo çizen bu hanedanın uygulamaları da oldukça islamdan uzak. İslam dünyasınca kutsal kabul edilen mekke ve medine şehirlerine bir göz atalım şimdi de. Bakalım ne kadar kutsal onlar için de bu islamiyetin simgesi mekanlar.






400 sene boyunca kabenin çevresine, kabeden daha yüksek bir bina yapmayarak, kabenin kutsaliyetini gözeten osmanlının aksine, arap yönetimi, hiçbir mahsur görmemiş bu kutsal mekanın etrafına gökdelenler dikme konusunda. Son resimde görülen saat kulesi de dünyanın en yüksek saat kulesi olma özelliğine sahip. Görüldüğü gibi kabe minicik bir nokta gibi kalmış. Sözde kabenin etrafını genişletmek adına söküleceği söylenen osmanlı revakları ve yıkılacağı söylenen 5 yıldızlı otellerin yerine ne yapacaklarmış bakalım.



20 sene sonra bitirilmesi planlanan mekke projesi resimde görülüor. Kutsal kabe gene minicik bir nokta. Şehrin manevi dokusundan eser yok, uzay çağı kabeye monte edilmiş gibi.



Bu resimde de medinedeki proje görülüor. Peygamberimizin türbesi yani ravza-i mutahhara gökdelenlerin arasından görünmeyecek kadar ufak.


Bir de dier dinlerin kutsal yerlerine bir bakalım. Aynı şehirleşme oralarda da var mı acaba?


Burası hrıstiyanlarca kutsal kabul edilen vatikan. Resimden de anlaşılacağı üzere, herhangi bir gökdelen ya da daha yüksek bina görünmüor. Şehrin manevi dokusuna hiç zarar verilmemiş, uzay çağının yansıması yok.



Bu resimle de ağlama duvarının olduğu yerin kuşbakışı çekimi gösterilmiş. Gökdelen ya da şehirleşme burda da mevcut deil. Uzay çağı buraya da gelmemiş.



Burası da nepalde bulunan ve 5. yydan beri budistlerin hac yeri olan swayambhunath stupa. Görüldüğü gibi islamiyetin kutsal mekanları dışında hiçbir dinin kutsal yerlerinin dokusu ile oynanmamış.


Mekke ve medine projelerinden de anlaşılacağı üzre, bu kutsal şehirlerin dokusu bozulmak istenior. Genişleticez demeleri de sadece amaçlarını maskelemeden ibaret. Aslında sadece kendi hanedanlarının damgasını kutsal yerlere de vurup, herhangi bir batı şehrinden farksız hale getirmek nietindeler bu kutsal şehirleri. Kendi inanışları olan vahhabiliğe uymayanları kafir die yaftalayan sözde gerçek müslümanlar bu adamlar. Bu kadar belge ve resmin üstüne, hala diebilir miyiz bu hanedan müslüman ve müslümanlığı yaşatıorlar die? Bunlar sadece israilin uşakları demek hala asılsız kalabilir mi? Kripto yahudi olduklarına ve islamiyeti bozmak için görevlendirildiklerine inanmak için daha fazla belgeye gerek var mı? Obama ne kadar müslümansa, suud hanedanı da o kadar müslüman demek yersiz mi?












Bush ile elele olan resmini nasıl yorumlamak gerekir acaba? Kişi sevdiği ile beraberdir demek yanlış olmaz sanırım. Rotschildların desteği ile başa geçen suud ailesinin yeni dünya düzeni ile ilgisi olmadıına ya da müslüman olduklarına inanan hala varsa aşağıdaki ayetleri anlayarak okusun:


" İnsanlardan kimi vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allahı şahit tutar. Halbuki o islam düşmanlarından en yamanıdır. İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez. Ona: "Allahtan kork!" dendiği zaman da kendisini, onuru (gururu) günah işlemeye sevk eder. " ( bakara 204-207 )


Bir önceki başlıkta açıklık getirmeye çalıştığım ve bu başlıkta devam ettiğim vahhabiliğin, sadece islamı bozmak için ingilizler tarafından desteklenerek ortaya atılmış bir sapkın inanış olduğunu, sanırım anlamışsınızdır. Her müslüman gibi görünenin müslüman olmadığını da. Ve siyonistlerin, islamı bozmak için kriptolarla iş birliği yaptığını ya da uzaktan da olsa kan bağını gözettiklerini de. Vahhabilik ve suud ailesi ile bitmior elbette islam tahrif çalışmaları. Düşman işini şansa bırakmamış hiç, bulduğu her açıktan saldırmış islama. İlerleyen yazılarımda oynanan oyunlara devam edicem. Görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder