23 Şubat 2012 Perşembe

İSLAM TAHRİF ÇALIŞMALARI ve SUUD HANEDANI







Bu başlıkta vahhabiliği resmi mezhep olarak kabul eden suudi arabistanın kurucusu ve halen yöneticisi olan suud hanedanı ile ilgili bilinmeyenlere değinicem. İddialara yer vericem ve bu iddiaların ne kadar gerçeği yansıttığını anlatıcam. Vahhabiliği nasıl uyguladıklarına, vahhabiliğin ne kadar islami olduuna ışık tutmaya çalışıcam. Pazılımızın ikinci parçasını da elimize alalım ve başlayalım.


İddialardan en mühim olanı suud ailesi ve abdulvahhabın etnik kökenleri ile ilgili olanı. Özellikle suud ailesinin etnik kökeni ile ilgili pek çok araştırma yapıldı. 1970lerde nasır el-said, "tarih-i al-i suud" yani suud ailesinin tarihi adlı bir kitap yazdı. Ama yazar, kitap basılıp daıtıldıktan hemen sonra suikaste uğradı ve hayatını kaybetti. Bu yazarın ölmesi kime menfaat sağlar? Ya da neden öldürülmesi gerekir?




Suud ailesinin kökeni hakkında daha önceden de araştırmalar yapıp, yahudi soyundan geldiini yazmaya nietlenen bazı biografi yazarları, ya rüşvetle satın alındılar, ya da ölümle tehdit edilerek susturuldular. Günümüze ulaşan en eski eser ise osmanlı amirallerinden eyüp sabri paşanın 1888de yazdığı "mirat-ül haremeyn" isimli kitaptır. Bu kitabında, paşa, arap yarımadasında hakim hale gelen vahhabiliğin tarihçesine değinir. Arap yarımadasında bulunduğu dönem, vahhabiliğin kurucusu abdulvahhab ve onu destekleyen suud ailesinin dönme yahudilerden olduunu öğrenip, osmanlı sarayına da bildirdiği söylenir.


Nasır el-saidin kitabında, bazı belgelerle, suud hanedanının ve abdulvahhab soyunun kripto yahudi olduğu iddia edilior, ayrıca 1040 sayfalık eserde hanedan mensupları tek tek incelenior ve ahlaki bozukluklarına da yer verilior.  Sadece iddia ile de kalmıor, belgeler sunuluor. 1943de krallık kütüphanesi müdürüne yüksek miktarda para verilerek, hanedan ve abdulvahhab soyları, peygamber soyuna dayandırılıor bir başka iddiaya göre. Bu iddiaya başka pek çok kaynak da yer verior.


Vahhabiliğin kurucusu abdulvahhab ve destekleyicisi suud ailesinin kripto yahudi ya da sabetaycı olduğu ile ilgili istihbarat belgeleri, sadece yazılan biyografi kitapları ile de sınırlı kalmamış. Irakda, 2002 senesinde saddam yönetimi sırasında, ırak istihbaratı "vahhabilik tehlikesi ve kökeni" başlıklı bir rapor hazırladı. Saddam rejimi yıkıldıktan sonra, abd savunma bakanlığı bu raporu ele geçirdi ve ingilizceye çevirerek 2008de yayınladı. Rapora göre abdulvahhabın dedesi bursadaki sabetaycılardan. Suud ailesinin büyük dedeleri ibn suudun büyük dedesi ise moshe isimli yahudi bir tüccar.


Nasır el-saidin kitabında, suud hanedanının ve abdulvahhabın yahudi kökeninin hikayesi uzunca anlatılıor. Tarihçi prof. dr. mutafa turan da, sabetaycılar ile ilgili yaptığı araştırmada, suud hanedanının ve abdulvahhabın kökenini sabetaycılara dayandırıor. Dr ahmet susanın kaleme aldığı "tarihte araplar ve yahudiler" isimli kitap, suud hanedanının etnik kökeninin yahudi olduğunu belirten başka bir kitap.




1960 senesinde ise kahirede yayın yapan "savl el arap" radyolsu ile yemende yayın yapan sana radyoları da suud ailesinin kripto yahudi olduunu iddia ettiler. O dönem başta bulunan kral faysal, iddiaları yalanlamadı.  Hatta 17 eylül 1969da washington posta verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı:


" Biz Suudi hanedanının yahudi akrabaları vardır. Yahudilere karşı husumet besleyen arap ve islam otoriteleri ile aynı noktada deiliz. Bizim ülkemiz yahudiliğin ilk kaynağı olup, yeryüzüne dağıldığı yerdir. "


Şimdi bazıları şunu diebilir: "E nolmuş etnik kökenleri yahudi ya da dönme ise, önemli olan müslüman gibi yaşamaları ve islamiyeti devam ettirmeleri. " Kazın ayağı öyle deil maalesef. Bu adamlar halka bir sürü kısıtlama getirirken, kendileri de o kısıtlamalar doğrultusunda yaşayan insanlar deiller. 




Resimdeki suud prenslerinden saud abdulaziz bin nasser al saud. Bu prens aynı zamanda gay. Yanındaki de yardımcısı. 




Bu resimde ise, aynı prens yardımcısını öldüresiye dövüor. Yardımcı kurtulamamış. Prensin o esnada oldukça alkollü olduğu, şampanya ve sex on the beach kokteyli ile zom olduğu kayıtlara geçmiş. Olayın vuku bulduğu yer londra. Lüks playboy hayatı yaşaması ile ünlenen ve lüks peluş otel odalarında gizlice gay escortlarla eğlenen prens, londra mahkemesi tarafından müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 


Hadi dielim ki prens aykırı çıkmış aileye. Şu an baştaki kral abdullah ile ilgili ifşaatlara da bakmak gerek o zaman:






Son dönemlerde yayınladığı raporlarla gündeme oturan wikileaks, kralın cinsel yaşamını ve gerçek yaşını da ifşa etmiş. Kral bilinenden 10 yaş daha büyük, yani 95 yaşında. Bir başka wikileaks raporunda ise bir suud prensinin alkol, uyuşturucu ve fahişeler eşliğinde ciddede bir cadılar bayramı partisi verdiği, detayları ile anlatılıor.


Fasta çıkan al-alam isimli gazete ise bir başka suud skandalına yer vermiş. Habere göre kadınlar umre ziyareti kılıfı ile suudi arabistana getiriliorlar ve bu kadınlara fahişelik yaptırılıor. Bu hanedanın islamla asla bağdaşmayan skandal boyutundaki haberleri saymakla bitmeyecek kadar çok. Eşcinsellikten çocuk istismarına kadar her türlü sapıklığa açıklar haberlere göre.


Bu resimde ise  kral fahd görülüor. Gençlik yıllarından kalma bir haberin resminde bir fahişe ile yakalanan fahdın tepkisi, objektiflere böle yansımış. Ayrıca mk ultra kurbanlarından cathy o'brienın yazdığı "baykuş imparatorluğu" isimli kitapta, o'brien, kitabının bir bölümünde kral fahda verdiği cinsel hizmetlerden bahsedior ve fahdın, bushun elinde bir kukla olduunu belirtior. 



                                                                                                                                                                                                    
                                


Videoda suud ailesinin saraylarından biri görülüor. Dili ingilizce, kısaca özetliim anlatılanı. Özellikle 4.30dan sonrasına bakarsanız, saray personelinin bayanlardan oluştuğunu görürsünüz. Hatta videoyu youtubea koyan kişi bir de yorum yapmış: " erkek kıtlığı yaşıor ülke heralde" die. Çalışan bayanların hiçbirisi kapalı bayanlar da deil. Bu araplar deilmiydi batı dünyasına müslüman kadını çarşaflı die tanıtan? Bu araplar deil mi sokağa başı açık bayan çıkarmayan? Başka enterasanlıklar da var tabi, mesela haremlik selamlık uygulamasını hala devam ettiren bu ülkenin kraliyet ailesi, kendi saraylarında böle bir uygulama yapmıormuş. Ayrıca prensin uçağının co-pilotu da bir bayan ve ülkedeki tek bayan pilotmuş. Röportajı yapan yabancı gazeteci prensle de görüşüor ve dile getirior beklemediği saray tablosunu, prens ise normal olan budur die değerlendirme yapıor.  Kadınlara 2. sınıf insan muamelesi yapan bu ülkenin yöneticileri baya çağdaş düşünceli die düşünürdüm ama aynı yöneticiler, okullarda kızlara beden eğitimi dersini hala serbest bırakmamakta da ısrarcılar. Kadınlar hala siyah çarşaf giymeden dışarı çıkamıorlar, yüzlerini göstermeleri de hala yasak, sadece gözleri görünebilir ama islamiyette peçe takmanın yeri yok.






Özel yaşamlarında islamdan oldukça uzak bir tablo çizen bu hanedanın uygulamaları da oldukça islamdan uzak. İslam dünyasınca kutsal kabul edilen mekke ve medine şehirlerine bir göz atalım şimdi de. Bakalım ne kadar kutsal onlar için de bu islamiyetin simgesi mekanlar.






400 sene boyunca kabenin çevresine, kabeden daha yüksek bir bina yapmayarak, kabenin kutsaliyetini gözeten osmanlının aksine, arap yönetimi, hiçbir mahsur görmemiş bu kutsal mekanın etrafına gökdelenler dikme konusunda. Son resimde görülen saat kulesi de dünyanın en yüksek saat kulesi olma özelliğine sahip. Görüldüğü gibi kabe minicik bir nokta gibi kalmış. Sözde kabenin etrafını genişletmek adına söküleceği söylenen osmanlı revakları ve yıkılacağı söylenen 5 yıldızlı otellerin yerine ne yapacaklarmış bakalım.



20 sene sonra bitirilmesi planlanan mekke projesi resimde görülüor. Kutsal kabe gene minicik bir nokta. Şehrin manevi dokusundan eser yok, uzay çağı kabeye monte edilmiş gibi.



Bu resimde de medinedeki proje görülüor. Peygamberimizin türbesi yani ravza-i mutahhara gökdelenlerin arasından görünmeyecek kadar ufak.


Bir de dier dinlerin kutsal yerlerine bir bakalım. Aynı şehirleşme oralarda da var mı acaba?


Burası hrıstiyanlarca kutsal kabul edilen vatikan. Resimden de anlaşılacağı üzere, herhangi bir gökdelen ya da daha yüksek bina görünmüor. Şehrin manevi dokusuna hiç zarar verilmemiş, uzay çağının yansıması yok.



Bu resimle de ağlama duvarının olduğu yerin kuşbakışı çekimi gösterilmiş. Gökdelen ya da şehirleşme burda da mevcut deil. Uzay çağı buraya da gelmemiş.



Burası da nepalde bulunan ve 5. yydan beri budistlerin hac yeri olan swayambhunath stupa. Görüldüğü gibi islamiyetin kutsal mekanları dışında hiçbir dinin kutsal yerlerinin dokusu ile oynanmamış.


Mekke ve medine projelerinden de anlaşılacağı üzre, bu kutsal şehirlerin dokusu bozulmak istenior. Genişleticez demeleri de sadece amaçlarını maskelemeden ibaret. Aslında sadece kendi hanedanlarının damgasını kutsal yerlere de vurup, herhangi bir batı şehrinden farksız hale getirmek nietindeler bu kutsal şehirleri. Kendi inanışları olan vahhabiliğe uymayanları kafir die yaftalayan sözde gerçek müslümanlar bu adamlar. Bu kadar belge ve resmin üstüne, hala diebilir miyiz bu hanedan müslüman ve müslümanlığı yaşatıorlar die? Bunlar sadece israilin uşakları demek hala asılsız kalabilir mi? Kripto yahudi olduklarına ve islamiyeti bozmak için görevlendirildiklerine inanmak için daha fazla belgeye gerek var mı? Obama ne kadar müslümansa, suud hanedanı da o kadar müslüman demek yersiz mi?












Bush ile elele olan resmini nasıl yorumlamak gerekir acaba? Kişi sevdiği ile beraberdir demek yanlış olmaz sanırım. Rotschildların desteği ile başa geçen suud ailesinin yeni dünya düzeni ile ilgisi olmadıına ya da müslüman olduklarına inanan hala varsa aşağıdaki ayetleri anlayarak okusun:


" İnsanlardan kimi vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allahı şahit tutar. Halbuki o islam düşmanlarından en yamanıdır. İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez. Ona: "Allahtan kork!" dendiği zaman da kendisini, onuru (gururu) günah işlemeye sevk eder. " ( bakara 204-207 )


Bir önceki başlıkta açıklık getirmeye çalıştığım ve bu başlıkta devam ettiğim vahhabiliğin, sadece islamı bozmak için ingilizler tarafından desteklenerek ortaya atılmış bir sapkın inanış olduğunu, sanırım anlamışsınızdır. Her müslüman gibi görünenin müslüman olmadığını da. Ve siyonistlerin, islamı bozmak için kriptolarla iş birliği yaptığını ya da uzaktan da olsa kan bağını gözettiklerini de. Vahhabilik ve suud ailesi ile bitmior elbette islam tahrif çalışmaları. Düşman işini şansa bırakmamış hiç, bulduğu her açıktan saldırmış islama. İlerleyen yazılarımda oynanan oyunlara devam edicem. Görüşmek üzere.

17 Şubat 2012 Cuma

İSLAM TAHRİF ÇALIŞMALARI ve VAHHABİLİK







Dan Brown' un " Melekler ve Şeytanlar" isimli kitabı ile daha önce pek çok kişi tarafından duyulmamış yeni bir kelime zikredilir oldu: "İlluminati". Pek çok kişi kitaptan öğrendiği kadarı ile kalmayıp araştırmaya başladı nedir bu illuminati diye. Belgeseller hazırlandı, yazılar yazıldı, tozlu raflardaki tarih kitapları kurcalandı. Hem günümüzdeki etkileri, hem dünya tarihini nasıl etkiledikleri ile ilgili farklı yorumlar yapıldı. Bu yazıda, kişisel görüşlerimi yansıtmamaya çalışarak, bazı olayların bilinen kısımlarını hatırlatıp, bilinmeyen kısımlarına da giriş yapıcam. Puzzle oynar gibi parçaları birleştirmeye çalışıcam gelecek yazılarda da. Parçalardan birini elimize alalım ve başlayalım.


Dialog, sıkça duymaya başladığımız yeni bir kelime. Bir diğer ismiyle "ılımlı islam", pek çoğumuzun verdiği lakapla "light islam". Ama yeni bir kavram olmasına rağmen, ulaşılmak istenen amaç yeni değil, oldukça eski. Tek fark, eski zamanlarda, farklı isimlerle faaliyet göstermiş olması. 


Tek başlıkta,  tarih boyunca yapılan, popüler tabiriyle dialog olarak anılan çalışmaların, tüm tarihine ışık tutmak çok zor, sayfalar dolusu yazmak gerekir ki o sayfalardan çok rahat koca bir kitap çıkar. O nedenle,  bu konunun parça parça ele alınmasında fayda var dierek giriş kısmını geçiyorum.





Yukardaki resimde 2 ingiliz casusundan bahsediliyor. Bir tanesi, filmi bile çekilmiş olan, arabistanlı lawrance olarak bilinen thomas edward lawrance, dieri ise mr hempher. 2si de ingiltere için çalışan ajanlar. Görevleri ise arap yarımadasını osmanlı devletinden ayırmak. Sebepse hilafet altında birleşen müslümanları ayırmak ve bu sayede osmanlıyı dağıtmak ve doğal kaynaklara el koymak. Süreç, 18. yy' da vahhabiliğin kurulması ile başlıor, 1932' de suudi arabistanın bağımsızlığını ilan etmesiyle bitior. Ama elbette etkileri günümüzde de sürmekte.

VAHHABİLİK:

Pek çok kişinin sünni mezheplerden biri sandığı ama esasında kendilerinden olmayan herkesi kafir olarak adlandıran vahhabilik, 18. yyda muhammed bin abdulvahhab tarafından kuruldu. Gençlik dönemlerinde, 13. yyda yaşamış olan ibn-i teymiyyenin görüşlerinin çok etkisinde kalan abdulvahhab, müslüman maskesi takmış ingiliz ajanı mr hempherin de desteklemesiyle, vahhabilik akımını başlattı.

Etkisinde kaldığı kitapların yazarı ibn-i teymiyyenin birkaç görüşüne bakalım:

1. Allahın adını zikretmek bidattır.
2. Allah, gökten yere, merdivenden iner gibi iner.
3. Kaza namazı kılmak lazım deildir.
4. Cennet ve cehennem sonsuz deildir.
5. Bazı yaratıkların başlangıcı yoktur, allah gibi ezelden beri vardırlar.
6. Allah da bir cisimdir, cisim olmadıına dair kuranda ayet yoktur.
7. Allah hareket eder, dilerse yere iner, dilerse göğe çıkar, dilerse oturur, dilerse kalkar.

Allahı cismani bir varlık olarak düşünen ve bu tarz söylemleri olan bu zat, günümüzde selefilerin  şeyhül-islamı olarak saygı görüor. Vahhabiler de selefi olduklarını iddia ediorlar, isimleri farklı ama özleri aynı olan bu sözde mezhepler ya da sözde mezhep, bir tek kendilerini gerçek müslüman olarak görüorlar.  ( son zamanlarda sürekli tvlerde demeçler veren bazı ilahiyatçıların fikir babası olduunu da unutmamak gerek, yeri gelmişken bir video paylaşaım, videodaki zatı muhterem, pek çok ilahiyatçıyı da etkilemiş olan ve ibn-i teymiyyeye övgüler yağdıran mustafa islamoğlu )





Şimdilik konumuza dönelim. Destek veren mr hempherin  arap yarımadasında bir ingiliz ajanı olduğuna dair belgeler, 2. dünya savaşı sırasında almanların eline geçmiş, daha sonra der spiegelde yayınlanmış, ardından fransada, önemli bir gazetede bu belgeleri yayınlamış. Lübnanlı bir doktor,  bu anı niteliğindeki belgeleri arapçaya çevirip kitap olarak sunmuş. Daha sonra bu kitap başka dillere de çevrildi. Kitapta ingilizlerin islamiyeti imha etmek için hazırladıkları planlar var, bu planları uygulamak için görevlendirilen ajanlardan biri de mr hempher. Müslüman görüntüsünde, müslüman gibi yaşayıp, nasıl müslümanların içerisine sızdığı ve çin, hindistan ve ortadoğuda uygulanan politikalar anlatılıor.


Araplarla ingilizlerin, arap yarımadasında işbirliği yaptığını anlatan tek kitap bu deil elbet. Sultan 2. abdulhamit zamanında amirallik yapan eyüp sabri paşa da, 1888de yazdığı "mir'at al harramin" isimli eserinde abdulvahhabın, bir ingiliz ajanıyla kontak kurduundan ve düşüncelerinden etkilendiğinden bahseder.






Bir ingiliz ajanın itirafları kitabına dönersek, kitapta geçen, müslümanların kuvvetli gördükleri noktalarını tahrif etmek için sıralanan maddeler şöyle:

1. Müslümanlar arasında ırkçılık ve milliyetçilik körüklenecek, islamdan önceki kahramanlıklarına dikkat çekilecek.

2. İçki, kumar ve zina, açık ya da kapalı yaygınlaştırılacak. Gayri müslimlerden bu konuda istifade edilecek.

3. Satın alınan kişiler kahraman, kurtarıcı ilan edilecek. İslam dinine bağlı idareciler kötülenecek. Zalim liderler yetiştirilecek.

4. Çok cami yapılacak ama içlerine ya misyonerler, ya da mezhepsiz imamlar konulacak.

5. Kilise, okul, hastane, kütüphane, hayır kurumu isimleri altında propoganda merkezleri açılacak ve bu merkezler islam ülkelerine yayılacak.

6. Müslümanlara islamdan kastın mutlak din olduğu, bu dinin hrıstiyanlık ya da yahudilik de olabileceği inancı aşılanacak. Cihadın geçici bir fazr olduğu ve vaktinin geçtiği telkin edilecek.

7. Müslüman adetlerine bidatlar sokulacak, islam gerici ve terör dini gibi gösterilecek. İslam ülkelerinin geri kaldığı söylenerek islama olan bağlılık azaltılacak.

8. Kadınlar tahrik edilerek örtülerini açmaları sağlanacak. Bu iş için gayri müslim kadınlar kullanılacak. Ardından müslüman kadınlar da kendiliğinden açılacaktır.

9. İslamın yayılması ve müslüman olmayanlara öğretilmesi faaliyetleri men edilecek. İslamın sadece arapların dini olduğu fikri yayılacak.

10. Müslümanlar kuran hakkında şüpheye düşürülecek, içinde eksik ya da fazla ayet var denecek.

11. Arap ülkeleri dışında, ezan, namaz ve duaların arapça yapılması engellenecek. Arapça öğrenilmesi engellenecek. Arap diyarında da mahalli lehçeler yaygınlaştırılacak, kuran ve sünnet dili olan arapçanın kullanılmasının önü kesilecek.

12. Hadisler hakkında müslümanlar tereddüte düşürülecek. Bazı hadislere uydurma denecek ve hadislerin kaynak olması devreden çıkartılacak. Kaynak yalnız kurandır denecek.

13. İslam bünyesinde tahrif edilmiş din ve mezhepler çıkartılacak. Bu dinler insanların heveslerine uygun olacak.

14. İç savaş ve ayaklanmalar teşvik edilecek. Hem kendi içlerinde, hem de gayrimüslimlerle daima mücadele halinde olmaları sağlanacak, böylece kuvvetleri zayi olacak ve ihtilallere zemin hazırlanacak.

15. Hindistanın şimdiki hali gibi, iran ve osmanlı, birbirleriyle anlaşamayan mahalli devletlere bölünecek. Böl parçala, böl mahvet teoremi uygulanacak.


Bu planları gerçekleştirmek için görevli ingiliz ajanlarından olan mr hempherın da desteği ve etkilemesi ile muhammed bin abdulvahhab, kendi düşüncelerini, "müslümanlar 6 asırdır şirke battılar, doğru yolu gösteriorum" dierek yaymaya başladı. İngilteredeki sömürge bakanlığı, bu oluşumun haberini alınca, deriye emiri muhammed bin suuda durumu bildirdi. Para ve askeri yardım sözleri vererek, abdulvahhab ile işbirliği yapmasını sağladı.Muhammed bin suud ile siyasi bir oluşum haline gelen vahhabilik, katliamlar yaparak geniş bir alana yayıldı. Şimdi sormadan edemior insan, neden o kadar destek verildi altı üstü yeni bir islami mezhep (???) için die. Destek verenler de sözde hrıstiyan özde luciferian olan ingiltere yönetimi üstelik.


Osmanlı için bir sorun haline geldiklerinde başta 2. mahmut vardı. Mısır valisi kavalalı mehmet ali paşanın vahhabileri yenmesi üzerine, ilk vahhabi dönemi, 1819da kapandı ama kısa bir süre sonra, kurtulmayı başaran bir suud hanedanı üyesinin önderliğinde yeniden canlandı.






                                                     Muhammed bin Suud


Arap dünyasını osmanlıdan koparmak isteyen ingiltere, vahhabi akımını desteklemekle kalmadı. Sanayi inkılabını gerçekleştiren ingiltere, sömürgelerine giden yolların güvenliğini sağlamak için akdenizi ve ortadoğuyu ele geçirmek zorundaydı. Bu amaçla, dünyanın en en zengin petrol yataklarının bulunduğu musul-kerkük hattını ele geçirmek için, ortadoğuya, arabistanlı lawrance adıyla ünlenen casusunu yolladı. Çünkü lawrance bölgeyi biliordu ve arapçayı mükemmel konuşmayı öğrenmişti. Lawrance, 1. dünya savaşı çıkınca kahireye yollandı. Burda şerif hüseyin ve oğulları ile dostluk kurdu.




İngilizler, şerif hüseyini, kendi lehlerine çalışması şartı ile, kuracakları bağımsız hicaz devletinin başına getirecekleri vaadini verdiler. Gerekli mali ve askeri yardımı yaptılar. Bu anlaşmanın fikir babası  ingiliz mc mahondu. Osmanlıya karşı isyan çıkartma fikrinin teşvikinin arkasında da , artık herkesin adını ezbere bildiği ünlü ingiliz rotschild ailesi vardı. Görünen amaçların arkasında bir başka amaç daha vardı: Ortadoğudaki otorite boşluğundan faydalanarak, filistinde büyük israil devletini kurmak.


Şerif hüseyin 1916da isyan bayrağını açtı. Amacı, hem arapları osmanlı hakimiyetinden kurtarıp bağımsız bir ülke çatısında birleştirmek, hem de hilafeti ele geçirmekti. Vahalarda yaşayan bedevi araplarla işbirliği yapan şerif hüseyin, osmanlı takviye güçlerinin gelmesini engellemek için ellerinden geleni yaptılar, türk birliklerine ağır kayıplar verdirdiler.  Kasaba ve şehirlerde yaşayan araplar, şerif hüseyine destek vermediler. Tarihteki "araplar bizi sırtımızdan vurdu" olayının iç yüzü bundan ibaret aslında.


İsyan esnasında, ingiltere,bir yandan da suud hanedandından necd emiri abdulaziz bin suud ile görüşmeler yaptı. İsyan sonunda şerif hüseyin, önce mekke emiri, sonra da cidde kralı oldu. Ancak kral olmasının üstünden çok geçmeden, abdulaziz bin suud ile anlaşmazlıklar başladı. İngiltere suuda destek verdi ve şerif hüseyin liderlik mücadelesinde yenilip kıbrısa sürüldü. Şerifin ölmeden evvel söylediği söz ise manidar:

"Bu, bizim başımıza gelenler, ekmek kapımız, koruyucumuz ve asırlar boyu efendimiz olan osmanlı devletine karşı işlediğimiz günahların, giriştiğimiz isyanların, ilahi bir cezasıdır."


1900lü yılların başında, osmanlıdan valilik talebinde bulunan ama güvenilmez bulunduğu için reddedilen suud, 1926da ingilterenin desteğiyle, hicaz krallığının başına geçti ve hicazdaki 700 senelik, peygamber soyundan gelen haşimilerin iktidar dönemi bitti. Abdulaziz bin suud, 1932ye kadar arap yarımadasının nerdeyse tamamını idare altına alarak  resmi mezhebi vahhabilik olan suudi arabistan devletini kurdu. Böylece arap yarımadasındaki 400 senelik osmanlı  hakimiyeti son buldu, ortadoğudaki istikrar sona erdi. Araplar arasında senelerce sürecek anlaşmazlıklar baş gösterdi ve ortadoğu meselesi, günümüze kadar, kanayan bir yara olarak geldi. 



                                                    Abdulaziz bin Suud


Şimdi de biraz vahhabiliğin öğretilerine değinelim. Abdulvahhabın kitab-üt tevhid isimli eserine göre, 3 mesele vardır:

1. İbadet imanın parçasıdır. Bir farzı, farz olduuna inanmasına rağmen yapmayan kişi kafir olur. Bu kişi öldürülür ve malları, vahhabilere taksim edilir.

2. Peygamberin ve evliyanın ruhlarından şefaat isteyen, bunların mezarlarını ziyaret edip dua eden kafirdir. Ölmüş birinden birşey istemek şirktir.

3. Mezarlar üzerine türbe yapmak ve türbelerde namaz kılmak caiz deildir. Sünniler ve şiiler bu yüzden müşriktir. Bu müşrikleri öldürmek ve mallarını yağma etmek helaldir, ve bu müşriklerin kestikleri leş olur.



( Böyle de bir şeyhleri var,  adı bin baaz, 1999da ölmüş. Maşallah, yüzünden de nur akıor )


Diğer inanışları ise şöyle:

1. Bir mezhebe uymazlar.

2. Peygamber ve evliyanın mezarlarına türbe yaptırmak, allahtan başkasına tapmaktır. Her türbe puthanedir. Müslümanların çou müşrik olmuştur.

3. Şefaat die bişey yoktur. Keramet de yoktur.

4. Hz muhammed "habibullah" (allahın sewdiği) die deil, "halilullah" (allahın dostu) die anılmalıdır.

5. Tasavvuf, hint yahudilerinin oyunudur ve eski yunandan alınmıştır. Tasavvufçular müşriktir.

6. Allah için adakta bulunmak ve hayvan kesmek, sonra da kesilen hayvanın etini fakirlere dağıtıp, sevaplarını  peygambere ya da evliyaya hediye etmek şirktir.

7. Resulullahı övmek ve ondan şefaat dilemek şirktir. Bunları yapan müslüman müşriktir. Ölüden şefaat istemek, ona tapmak demektir.

8. Allah, arş üzerinde oturur, kendisi ile oturması için de hz muhammede yer bırakır. ( hrıstiyanlar da allahın gökte olduğuna inanır )


Ayrıca ünlü din adamlarının, oldukça abes söylemleri vardır. Mesela bunlardan biri, allahın 2 eli var der. Başkası "ya rasulallah" demek şirktir der. Bir dieri, yezidin ismi geçince, allah ondan razı olsun der. ( yezid: peygamberin torunu imam hz. hüseyinin kafasını, kerbela savaşında kestiren kişi )


Kısaca, gerçek müslümanın kendileri olduuna inanırlar. Dier mezhepler şirke batmıştır, inananları kafirdir derler. Ehl-i sünneti ve ehl-i sünnet alimlerini öldürmeyi mübah görürler. Tevhid anlayışları vardır, barışçıl söylemlerinde "la ilahe illallah" cümlesine biat edelim, birbirimize yardım edelim derler. "Muhammeden resulallah" demekten nieyse çekinirler. Son dönemin modası light islama ve gülen cemaatine ne kadar benzior deil mi?


Suudi arabistanın resmi mezhebi hala vahhabilik. Şu an baştaki kralları ise, abdulaziz bin suudun torunlarından kral abdullah. Bir ailenin isminin verildiği tek ülkedir suudi arabistan.




                                           


                                         


                                             


                                       

                                           
                                         Obama kralın elini sıkıyor???


                                         




                                                 
                                         Listenin 1 numarası Kral Abdullah    

   



                                              Suudi Arabistan Kralları



Resimlerdeki sarmaş dolaş pozların bir anlamı olsa gerek. Ne de olsa, hanedanı, tüm batının asırlarca veremediği zararı verdi osmanlıya ve koca devletin yıkılmasında büyük yarar sağladı batılı müttefiklerine. İngiliz ajanın da dediği gibi:" Böl parçala, böl mahvet", ya da günümüz deyişiyle "böl, parçala, yönet". Aşağıdaki video da, bir başka ingiliz ajanından. Konuyla direk alakalı görünmese de, tarih sadece tekekrrürden ibaret.




"Bir ekonomik tetikçinin itirafları" isimli kitabın yazarı john perkinsin sözleri, dünyayı yöneten güçler deşifre olmaya ya da kendilerini deşifre etmeye başladıından beri, bir komplo teorisi olmaktan çok öte. Artık herşey komplo teorisi olmaktan çok öte. Öte yandan o inandığımız komplo teorileri bile bir komplo teorisidir belki.


Açığa çıkmamış çok fazla bağlantı var hala. Ve kafalarda da soru işaretleri: "Bu adamlar neden kendilerini deşifre ediolar? Kendileri etmiosa, edenleri neden susturmuolar ve duyulmasına mani olmuolar? Ya da duyuran kişileri de gene kendileri mi seçiolar?"


Şimdilik, onların da öğrenmemizi istediği, ama hala çoğunluk tarafından bilinmeyen bilgileri paylaşmakla yetinmek zorundaız. İslam tahrif çalışmalarının tüm iç yüzü, tek bir başlığa asla sığmaz. Diğer başlıklarda daha da derinlere inmeye çalışıcam. Görüşmek üzere...

14 Şubat 2012 Salı

Count me in




Her kafadan sesler çıkmaya başlamış, erkek egemen bloglar uç uca sıralanmış, fistanlar giyilmiş ama tanga terliklerle kombin çok sırıtmış, olmamış kere olmamış...

Birkaç konuda yettiğince bilinçli olmak ile olabildiğince çok konuda gerektiğince bilinçli olmak arasındaki farkı gösterebilmek, objektifle subjektifin kaynaşıp, oynaşıp peydahladığı veled-i zinanın premature doğumuna dikkati çekebilmek adına COUNT ME IN...

İvmeli bir hızla çekimleri süren  gerçek "melhame-i kübra"... COMING SOON...